Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Efendim, malum olduğu üzere, Zulüm; Kur'ân'i kerimin birçok yerinde şirk manasında zikredilirken, bazı ayetlerde ise günah olarak geçmektedir... Zulüm; hakkı olmayan şeyin gaspedilmesi, Zalim de; o işi yapan kimsedir...
Birincisi fâil/işleyen, ikincisi fîîl/ yapılan, üçüncüsü ise mefûl yani fîîle maruz kalan, işlenilen demektir. Zulmün birçok çeşidi vardır. Misal olarak, bir anne veya bir baba, çocukları arasında adaleti gözetmiyorlarsa, zalimdirler. Yani, günahkardırlar. Bir koca hanımına, veya bir kadın kocasına hak etmediği halde; eline fırsat geçince hukukunu çiğnese zalimdir.
Bir yetkili; emri altında çalışan kadrolarına eşit şekilde muamele etmiyorsa zalimdir. Bir amir; memurlarından bir kısmına öz, bir kısmına da üvey baba muamelesini reva görüyorsa o da zalimdir. Bir işveren; işçilerinin ücretlerini tam ve zamanında (anlaşmalar hariç) vermiyor veya fazladan çalışıtırıp onu mesaisine yazmıyorsa o da zalimdir... Sıra, Allah'ın Uluhuyetini ve hükümlerini inkâr edenlere gelince;
"Evet, o inkâr edenleri ve zulmedenleri Allah ne bağışlayacak, ne de onlara bir kurtuluş yolu gösterecektir. (Nisa/168) Allah hakkında yalan ve iftira uyduranlara gelince;
"Allah hakkında yalan uyduran veya O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Şüphe yok ki zâlimler kurtuluşa eremezler. (En'am 21) Burada geçen zalimlerden murad, hakkı inkâr etmekle kendilerine zulmedenlerdir. Allah adına yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir? Onlar Rablerinin huzuruna çıkarılacak; şâhitler de:
“Rableri adına yalan söyleyenler işte bunlardı” diyecekler. Haberiniz olsun ki, Allah’ın lâneti zâlimlerin üzerine olacaktır. (Hud/18) Bunlar da, inkâr ve iftira yaygarasına hizmet edenlerdir. "Rasûlüm! İşte sana anlattığımız bu şeyler, o helâk olmuş memleketlerin ibret dolu bir kısım haberleridir.
Onlardan kiminin izleri hâlâ ayakta dururken, kimisi de biçilmiş ekin gibi yok olup gitmiştir, (Hud/100) Bu ayet bize; bizden önce yaşamış inkârcı kavimlerin helak olup yerle yeksan olanların duçar kaldıkları akıbet ve yere batan eserlerine dikkatlerimiz çekilmektedir.
Ama modern dünyada, devletler; yerin altına batmış olan kavimlerin başına gelen felaketlerden ibret alıp ders çıkaracakları yerde; Turizm adı altında, türlü türlü etkinliler düzenleyip, her ülke diğer ülkelerden insanları kendi arkeolojik buluşlarına davet etmektedirler ki, döviz kazansınlar... Çok garip, hem de çok Tam da burada, Kur'an; Ad, Semûd ve benzeri zalimlikte/küfürde ısrar edenlerin başına gelen felaketleri bize hatırlatıyor...
“Ad, Semûd gibi sizden önce yaşayıp kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturmuştunuz; onlara nasıl muâmele ettiğimiz size apaçık belli olmuştu; ayrıca her türlü misaller ve temsillerle size gerçekleri açıklamıştık.” (İbrahim/45) Aman Allah'ım! İbret almanın zamanı, hala gelmedi mi? Yeryüzünde ne varsa hepsi, hatta bir o kadarı daha zulmedenlerin olsa, kıyâmet günü o korkunç azaptan kendilerini kurtarmak için hiç şüphesiz bunların hepsini fedâ ederlerdi.
Çünkü o gün daha önce hiç hesaba katmadıkları kötü şeyler Allah tarafından karşılarına çıkarılacaktır. (Zümer/47) Zulüm ve zalimlerle ilgili, bir kaç âyet meâlini verdikten sonra, konuyu; Kur'an'a göre zulmüne tanımı ve bir kaç hadisi Şerif ile toparlamaya çalışalım:
Kurana göre Zulüm nedir? Kur'an'da zulüm; Allah'a karşı işlenen bir haksızlık anlamında şirk, bir işi olması gerektiği gibi yapmamak şeklinde amel, kendine ve başkasına haksızlık etmek anlamında ahlâk anlamında kullanılmaktadır. Allah'ın sevmediği bir eylem olarak zulüm en ağır ceza ile karşılık bulmaktadır. (dergipark.org.tr ›) Ebû Hüreyre’nin naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz ve onu hor görmez...” (Müslim, Birr, 32) Enes’in (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et.” Bunun üzerine birisi, “Ey Allah’ın Resûlü! Eğer mazlum ise yardım ederim, ancak zalimse ona nasıl yardım edeceğim?” dedi.
Resûlullah buyurdu ki, “Onu zulümden uzaklaştırırsın veya onun zulmüne engel olursun. İşte bu ona yapacağın yardımdır.” (Buhârî, İkrâh, 7) Hz. Ebûbekir’in (r.a.) işittiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar bir zalimi görürler de onun zulmüne engel olmazlarsa, Allah’ın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır.” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 5; Ebû Dâvûd, Melâhim, 17) İbn Abbâs’ın (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) Muâz b. Cebel’i (r.a.) Yemen’e gönderirken şöyle buyurmuştur:
“...Mazlumun bedduasından sakın. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur.” (Buhârî, Zekât, 63; Müslim, Îmân, 29) Abdullah b. Ömer’den (r.a.) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Zulüm, (zalim için) kıyamet gününde zifiri karanlıklardır.” (Buhârî, Mezâlim, 8; M6577 Müslim, Birr, 57) Kalın sağlıcakla efendim.Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun.