Hacım Sultan Uşak-Sivaslı-Hacim köyünde türbesinde metfun olan Hacı Bektaş Velî’nin önemli halifelerinden birisidir. İrşad faaliyetlerinde bulunmak üzere Hünkar Hacı Bektaş Veli tarafından Uşak bölgesine gönderilmiş. Hacı Bektaş Velî, “Batın Kılıcı”nı ona vermiş.
Rivayete göre Ahmet Yesevi’nin Hacı Bektaş Veli’ye verdiği tahtadan yapılmış Batın Kılıcı’nı Hacı Bektaş Veli de haksız yere kullanmaması şartı ile halifesi Hacım Sultan’a vermiş. Hacım Sultan da bu tahtadan yapılmış Batın Kılıcı'nın kesip kesmediğini anlamak için dergaha sakka suyu taşıyan katır üzerinde denemiş ve bu tahtadan yapılmış olan Batın Kılıcı katırı ikiye bölmüş.
Bu durum katır sahibi tarafından Hünkar Hacı Bektaş Veli’ye haber verilmiş. Vaziyeti öğrenen Hünkar Hacı Bektaş Veli de “Kollarlın tutuksun Hacım!” demiş, Hacım Sultan’ın kolları tutmaz hale gelmiş. Dergahtaki diğer dervişlerin şefaat dilemesiyle Hünkar Hacı Bektaş Veli “Kolların açılsın, Hacım!” demesiyle de eski haline gelmiş.
Bundan dolayı Hacım Sultan, Alevi-Bektaşi çevrelerde “Koluaçık Hacım Sultan” olarak bilinmektedir. Bu nedenle, Bektaşiler, Hacım Sultan’dan korkup, çekinirler. O’nu, Hak yoluna gitmeyenleri eğiten, sapmışları Tanrı adına yola getiren, doğru yolu gösteren eren olarak bilmektedirler.
Hacım Sultan Uşak ve Denizli bölgelerinde faaliyette bulunduğu, bu bölgelerde halifeler edindiği, zaman zaman Denizli’nin Çal, Çivril ve Baklan köylerini de kapsayan, hatta Menteşe İli veya Menteşe ikliminde de irşat faaliyetlerinde bulunduğu, Hacim Sultan ve Hacı Bektâş-ı Velî vilâyetnâmelerinde ifade edilmektedir.
Hacım Sultan, bölgeyi kısa süre içerisinde mamur ve bayındır bir hale getirmiş, kerametleri ve başarıları ile ününün kısa sürede çevrede duyulmasını sağlamış, bundan dolayı da etrafında pek çok mürit toplanmış.
Kaynağın ifadesine göre o çağda, dervişler her yıl muharrem ayının onuncu günü, Seyid Battal Gazi'nin Eskişehir'in Seyitgazi ilçesinde bulunan türbesini ziyaret edip, kurbanlar keserlermiş. Bugün Denizli-Çivril Beycesultan Höyüğü üzerinde türbesi olan Beyce Sultan ile Denizli-Çivril Mezarlığı’nda türbesi olan Habib-i Acemî'de her yıl Seyit Battal Gazi'nin Türbesi’ni ziyaret edermiş.
Habib-i Acemî ve Bece Sultan hazırlıklarını görüp Çivril'den yola koyulmuş. Banaz'a vardıkları zaman Banaz Çayı’nın şiddetli akışından dolayı karşıya geçememişler. Bu durum karşısında suyun akış şiddeti azalıncaya kadar beklemeye karar vermişler ve gece kalacak bir yer araştırmışlar. Tam bu sırada onların bu hali Hacım Sultan'a malum olmuş. Yanına en yakın müridi Burhan Abdal'ı alarak yola çıkmış.
Banaz Çayı geçidine vardığında, Germiyan İli'nin diğer erenleri ve dervişleri ile beraber Beyce Sultan ve Habib-i Acemî’yi de suyun başında bekler halde bulmuş. Onlara niçin beklediklerini sormuş. Sel gelmesinden dolayı beklediklerini öğrenince Habib-i Acemî ile Beyce Sultan’a dönerek: "Germiyan İl’inin olgun şeyhleri geçinmedesiniz, ulu seccadelerde oturmadasınız, yağlı kuyruklar yemedesiniz, el vermedesiniz, talipleri irşat etmedesiniz, ama bu sudan geçemiyorsunuz.
Bu böyleyken yarın kıyamet günü bunca müridi, muhibbi Sırat Köprüsü’nden nasıl geçireceksiniz?" demiş. Bu sözlerden sonra başındaki elifi tacı çıkarmış ve suya tutmuş. Su işaret ettiği yerden ikiye yarılmış ve erenler de Banaz Çayı’ndan karşıya geçmişler. Beyce Sultan ve Habib-i Acemî onun büyüklüğünü anlamışlar ve saygı göstermişler. Birlikte Seyit Gazi'nin Türbesi’ne ziyarete gitmişler.
(Kaynak: İbrahim Afatoğlu, Denizli Alevî-Bektâşî Tarihi, Dorlion Yayınları)