Türk milleti beş bin yıllık Türkçeyi, yani kendi dilini arkasına atarak, kurduğu devletlerde yakın komşularının dilini devlet dili yapmanın sıkıntısını bu çağın Türk çocuklarına bile devretmiştir!..
Türk’ün kurduğu devletin dili Çince, Farsça, Hintçe, Arapça olabilir mi?..
Ne yazık ki olmuş!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Türklük ve Türkçe sevisi sayesinde ana dilimizi konuşabiliyor, yazıyor ve yavaş da olsa geliştiriyoruz...
Arapça’dan kalma ve çokça da birbiriyle karıştırılan iki sözcükten örnek verelim:
Mahsur ve Mahzur...
Meselâ: Benim için masuru yok! diye kurulan cümlenin anlamı, “Benim için sakıncası yok.” demek midir?
Hayır! Mahsur, kuşatma altında kalmak demektir.
Benim için sakıncası yok demek isteniyorsa kurulacak cümle:
“Benim için mahzuru yok.” olmalıdır.
İki sözcük: Mahsur ve mahzur...
Aralarındaki ayrım s- z seslerindeki başkalık.
Ama anlam bakımından birbirine dağlar kadar uzak...
Kulaktan duyma Arapça sözcük kullanacağım diye yanlış yapmaktansa Türkçe karşılığını kullanmak, Türkçeye saygı ve hizmettir. Türkçe de bu saygı ve hizmeti hak etmektedir!
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!